Yaratıcılık merkezinde gizem olan bir "teslim" sürecidir, "kontrol" değil. Koçluk seansı da aynen öyle değil mi?

S. Öncelikle Zeynep hoşgeldin. Hemen konuya girecek olursak; Sanat Terapisi nedir?
C. Sanat Terapisi, kişinin seans içinde terapist veya koçun yönlendirmesiyle bir ifade aracı olarak sanatı kullandığı bir metodolojidir. ‘Sanat’ derken kişiden sanatçı olması veya belli bir yetenek beklenmez.
Aslında ‘Sanat Terapisi’ dendiğinde akla ilk boya, heykel veya çeşitli görsel malzemeleri kullanarak yapılan seanslar akla gelir. Ben daha çok ‘Dışavurumcu Sanat Terapisini’ kullanıyorum. Dışavurumcu Sanat Terapisi kendini görsel sanatlarla kısıtlamaz ve pek çok modaliteyi içine alır. Boya, ses, hareket, drama, yazı, hayalgücü, şekillendirme, oyun gibi yöntemleri kullanarak kişi hem kullanmadığı kaynaklarını keşfeder, hem de duygu ve düşüncelerine daha derin bir farkındalık kazanır, sonucunda da getirdiği konulara bambaşka bir yerden bakar. Yaratma süreci terapist/koç ve danışan ile birlikte şekillendirilir. Hem ortaya çıkan, hem de süreç birlikte değerlendirilir. Fakat bu değerlendirmede koç/terapist yorum yapan ve yargılayandan ziyade meraklı bir kaşiftir. Sanat ve Dışavurumcu Sanat terapisi bu açıdan son derece fenomenolojik bir yaklaşımdır. Yani hiçbir şeyin önden belirlenmiş bir anlam ve analizi yoktur. Anlam anın içinde ve kişiye özel ‘burada ve şimdi’ üretilir.
S. Sanatın kendisinin zaten iyileştirici bir gücü yok mudur? Yani terapötik bir yanı?
C. Evet, doğru, sanatın kendisi iyileştirir. Yani sadece sanat yapmak, farklı becerilerimizi kullanmak bizi ‘burada ve şimdi’ye getirir. Bizi duygularımızın ve zihnimizin kısırdöngüsünden kurtarır. Bunun yanı sıra estetiğin ve özenerek bir şeyler üretmenin kişiyi iyileştirdiğine dair de pek çok araştırma var. Bir başka iyileştirici özelliği de kişiye farklı kaynaklarını hatırlattığı için özgüveni geliştirmesidir.
S. Sanat terapisi neden işlevseldir ve nerelerde kullanılıyor?
C. Dışavurumcu Sanat Terapisindeki hedef kişiyi içine düştüğü kısır döngüden ve sıkışmışlıktan kurtarmaktır. Bunu da kişiyi sanatın alternatif dünyasına davet ederek yapar. Kişi seansta sorununu anlatır fakat sonra bu konular park edilir ve kişi terapist/ koç tarafından sanatın alternatif dünyasına davet edilir. Burada kişiye üzerine çalışacağı yeni bir ‘challenge’* verilir fakat bu challenge gerçek hayattan çok farklıdır. Bu bir sanat misyonudur. Hareket, boya, heykel, oyun, hikaye ve daha pek çok şey olabilir. Bu sanat aktivitesi konuyla bağlantılı da olabilir, tamamen bağımsız da (‘theme-near/ theme-far’ /bu da benim okulum EGS’in geliştirdiği bir yöntem). Kişi bu malzemelerle bir şeyler üretirken konfor alanının dışına çıkar, yeni bir şeyler oluşturur ve koç/terapist bu oluşum sürecine bir gözlemci olarak (eğer danışan isterse aynı zamanda katılımcı olarak) eşlik eder. Daha sonra halen bu dünyanın içindeyken ortaya çıkan ve çıkma süreci tartışılır. Bu süreç daha sonra orjinal konuya bağlanır.
Tüm bu süreç kişinin kendi kaynaklarını hatırlamasına, konfor alanının dışında nasıl olduğu, challenge’larla nasıl başa çıktığını görmesine, konuya bambaşka bir yerden bakmasına ve en önemlisi de kısır döngüden çıkmasına (bizde buna ‘oyun alanının’ genişlemesine) yardımcı olur. Ben şahsen başka hiçbir yöntemin kişiyi bu kadar hızla bilinçaltıyla buluşturduğuna, farkındalığını derinleştirdiğine ve kelimelerin ötesini keşfetmesine yardımcı olduğuna şahit olmadım.
Ben koçlukta, takım koçluklarımda, büyük gruplarla kullanıyorum. Sınıf ortamlarından (kızımın yuvasında kullanılıyor) her türlü terapi seansında da kullanıldığına şahit oldum. Hocalarımdan Paolo Knill Birleşmiş Milletlerde İsrail Filistin konusunu konuşurken bile bir ‘mediation’** yöntemi olarak kullanmış.
KOÇLUK VE SANAT
S. Koçluktaki uygulamalarına gelecek olursak; neden kullanalım? Farkındalığa (mindfulness) katkısı nedir?C. Pek çok konu sadece üzerinde konuşularak çözümlenemez. Özellikle de ‘hakkında konuşmak’ kişiyi aynı kısır dönünün içine kolayca sokar. Kişi şimdiden ve opsiyonlarından kopar ya geçmişle ilgili üzüntüye, ya da gelecekle ilgili endişeye gider. Koçlukta dışavurumcu sanat terapi veya daha pek çok yöntemi kullanmaktaki ana hedefimiz kişiyi ‘burada ve şimdi’ye getirmek, ona farklı deneyimler yaşatarak ‘neyi nasıl yaşadığına’ veya farklı nasıl yaşayabileceğine dair burada ve şimdi farkındalık yaşatmaktır. Bu açıdan Sanat Terapisi de son derece farkındalık odaklıdır. Gerçek dönüşüm ancak burada ve şimdi yaşanan idrak ile mümkün olur. Ve bu sadece zihni değil tüm bedeni içine alan bir deneyimdir. Sanat Terapi de farklı uygulamalarıyla bunu destekler.
S. Koç olarak diyelim ki seanslarımızda sanatın bu işlevinden faydalanmak istiyor ve kendimizi bu alanda geliştirmeyi düşünüyoruz; yetenekli olmak zorunda mıyız ve ne gibi eğitimlere katılabiliriz? İlla onca para ödeyip yurtdışına mı gitmek gerekiyor?
C. Tabi ki illa yurtdışına gitmek gerekmiyor. Türkiye’de de artık pek çok eğitim var.
Gila Şeritçioğlu ile 8-9 Ekim 2015’te Koçlukta Yaratıcılık eğitimimiz uygulamaları ve ardında yatan teoriyi anlamanıza ve pratik etmenize destek olacak. Benim senelerle yürüttüğüm 10 haftalık İnspiro Yaratıcı Girişimler Grup Çalışmam da bu eksiği gidermeye yönelik bir Dışavurumcu Sanat Terapisi ile grup koçluğu deneyimiydi. Onu 2 günlük programlara çevirme fikrim de var, belki gerçekleştiririm. Bunun yanı sıra hem Çapa’da, hem de Safir Danışmanlıkta konuya dair eğitimler mevcut.
Bu konuda yetenek de gerekmiyor fakat kendi üzerinizde uygulamak ve hayata geçirmek için isteklilik ve azim gerekiyor :) Yurtdışındaki eğitimler (Amerika, İsrail ve İsviçre’de) sanat terapisti olmak için bir modalitede deneyim ve uzmanlık (portfolio), malzemelere aşinalık istiyor. Ne kadar ileri gitmek ve ne kadar derinleşmek istediğiniz sizin seçiminiz. Fakat bilin ki ilk tanışma ve flört için Türkiye’de yeterli kaynaklar var.
HERKES YARATICIDIR
S. Uygulamada unutamadığın bir anın oldu mu? Örneğin, hiç açılamayan bir danışanın var ve bir sanatsal pratikle beraber içdünyasını patır patır dökmeye başlar vbg..C. Bir kaç anım var ama ben bunlardan bir danışanımı İstanbul Modern’e götürdüğüm bir anı seçeceğim. Orada onu en çok çeken bir resmin karşısında oturmasını istedim. Resimle ‘anın içinde’ istediği kadar zaman geçirdikten sonra ona bir ‘estetik cevap’ olarak ya resim yapmasını, ya da bir şeyler yazmasını istedim. Danışanımdan çok etkileyici bir şiir çıktı ve bu şiir sayesinde uzun süredir kendine gösteremediği şevkati ve sevgiyi gösterdi. Şiir onun kendini kucaklama yöntemi oldu ve hatırlaması için onu evine astı. O seans beni çok duygulandırdı.
S. Peki, insan olarak yaratıcı yanımızı nasıl besleyebiliriz İstanbul’da? Koca metropolde doğru düzgün bir park yok ve hergün yeni, şekilsiz AVM’ler yapılmaya devam ederken?
C. Hahaha, burada sorudan çok bir serzeniş duyuyorum ve parklar, AVM’ler konusunda sana tamamen katılıyorum.
Bir yandan da İstanbul’da çok fazla imkan ve sanat aktivitesi de var. Hatta Macrocenter’da Sanat Gazeteleri olduğunu görüp şaşırdığımı bile söyleyebilirim. İşin aslı beslenmek isteyen her yerde fırsat bulabilir. Üretmek ve yaratıcılık sadece bir ilham değil, bir disiplin işi ve bunu bir alışkanlık haline getirmek apayrı bir konu, hatta üzerinde konuşmaktan çok da zevk aldığım bir konu. Bizde eksik olan park ve bahçenin yanı sıra bu disiplin ve yaratma alışkanlığı çünkü yaratım süreci kişiyi konfor alanından çıkmaya zorluyor ve belirsiz bir süreç. Bunu yapacağımıza yapacak çok daha kolay gündelik işlere boğuyoruz kendimizi… Bu şekilde de kendimizi yaratma endişesinden koruyoruz. Sonra da keşke daha yaratıcı olsam veya bana ilham gelmiyor diye şikayet ediyoruz.
S. Çok teşekkür ediyorum sevgili Zeynep...Sanatın koçluk dahil yaşamımızın her alanına daha çok nüfuz etmesini diliyorum.
Hamiş: Zeynep Evgin Eryılmaz, (PCC) yönetici koçu, eğitmen ve danışmandır. European Graduate School’da 2 yıllık Dışavurumcu 'Sanat Terapi ile Değişim' doktoroya giriş programını tamamlamıştır.
* Zorluk
** Aracılık, arabuluculuk