2019 ile tanıştım, öyle böyle değil, tam bir dişi; zarif, narin, şen şakrak, neşeli...
"Rüya değil bu boşuna çimdikleme kendini canım", diyor sesi ahenkle çınlarken. Kafamın içindekileri okuyor besbelli. "Yeni yıl yazısı için ne yazacağım, yeni yıldan neler bekliyorum diye kara kara düşünürken sen çağırdın beni...Benden beklentilerin neler cancağızım, nerde kalmıştık?" demesin mi en şuh sesiyle...
"Be ben" diye kekelerken,
"Bak canım yıllardır herkes benden birşey bekler, çalış didin onca sene, yine de makbul olma, pekiyi ben birşeyler bekler miyim diye soran kimsecikler yok. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu di mi ama. Şimdi yedi milyar tek bi yanda, ben tek bi yanda düşün yani bunca adaletsizliği..."
Doğru söylüyor, sahi ben ne verebilirim ona?
"Öyle büyük beklentilerim yok benim şekerim, herkes ne verebilirse, gönlünden gelecek vereceğin, zorlamayla değil. İsterim gönül işi olsun..."
Aklıma okumuş olduğum bir öykü geliyor.
“Bir gün Gerçek ve Yalan buluşurlar, Yalan başını gökyüzüne doğru kaldırır, ‘Ne güzel gün,’ der. Gerçek şaşırır, Yalan doğruyu söylemektedir. Bir kuyunun önüne gelene kadar birlikte zaman geçirirler, hayret edilecek şey Yalan hep doğruyu söylemektedir.
Birazcık daha giderler, bir kuyu çıkar önlerine, ‘Su güzel, gel biraz ter atalım’ der Yalan. Gerçek bakar, su hakikaten güzel, soyunup kuyuya girerler. Tam yüzerlerken Yalan bir anda fırlar sudan, Gerçeğin kıyafetlerini de alarak kayıplara karışır. Kuyudan çıplak çıkan Gerçek çevresine bakınır, aranır taranır nafile. Yalanı bir türlü bulamaz. Dünyada gezinen Çıplak Gerçeği görenler yardım etmek şöyle dursun, onu bu hâlini ayıplayıp kınarlar.
2019
sana verip vereceğim budur, Gerçeğe, Evrensel hakikate kendimi adayarak, O’nun
herhangi bir parçasının bu dünyada daha fazla vücut bulmasını sağlamak. ete
kemiğe bürünmesine aracı olmak. Kuyudan çıkmak...
Sözüm olsun. Can-ı gönülden...
Hamiş: 1 no'lu resim, neşenin rengi sarıya ithafen, 3 no'lu resim Fransız ressam Jean-Léon Gérôme'un 'Kuyudan Çıkan Gerçek" tablosu.