FARK ile fark yaratmaya hazır mıyız?
Richard hepimiz gibi, oldukça
bizden biri. Sıkça “Yargıç” modunda olup bunun farkında bile olmayan, öğrendiği
andan itibaren kolaylıkla gevşemekten ziyade genelde çevresine, hatta “Yargıç”
moduna bile direnç gösteren biri. Oysa ister adına “sihir” deyin ister “mucize”;
tam olarak Öğrenici modunda olduğumuzda gerçekleşiyor. Aksi maalesef pek mümkün
değil J
Sorun asla “Yargıç” değil, hiç olmadı,
aslında bütün farkı yaratan ”Yargıç” ile kurduğumuz ilişki. Unutmayalım ki neye
direnirsek o büyür. Yargıç Yargıç’I doğurur, Öğrenici Öğrenici’yi. Yargıç’a
direnmeye devam mı edeceğiz? Yoksa “Yargıç”ı kabullenecek miyiz? Ancak onu
kabullenerek kurtulabiliriz; kısacası “Yargıç-Geçiş-Öğrenici” süreci ile.
FARK
Bazen birşeyler olmaktadır; biliriz.
Sanki o an olayın içinde freni boşalmış araba gibi hissedebiliriz. Birşeyler
başlamış ve gayet yanlış başlamıştır. Süreç hızlıdır, aklımıza “geçiş sorusu” bile
gelmeyebilir, öyle bir durumda kendimizi tekrar “Öğrenici” haline getirebilir
miyiz? İyi haber; olacağımız durumu yine biz seçebiliriz. Nasıl mı?
Danışman bu noktada Richard ile “FARK Tercih Yöntemi”ni paylaşır. Bizde
farkındalık yaratıp, bize nefes almamızı sağlayacak bir geçiş kapısı gibi
düşünebiliriz bu kısa ancak hayli etkin yöntemi. Yöntem aşağıdaki adımlardan
oluşmakta;
F Farkına Var: Ben bir
yargıç mıyım?
A Ara Ver: Duraksamam, geri çekilmem ve bu duruma daha tarafsızca
bakmam gerekiyor mu?
R Rapor Çıkar: Tüm verilere sahip miyim? Burada neler oluyor?
K Karar Ver: Kararım/tercihim nedir?
İki taraf da Yargıç modunda
olduğunda, yukardaki yöntem çok işe yarar. İlk uyanan avantajlıdır. O kişi
“Öğrenici” zihin haline geçip her iki tarafı için de durumu değiştirmeyi
seçebilir.
Yukardaki adımları sıklıkla
yaptığınında göreceksiniz; aslında çok vakit almıyor. Yapa yapa aşina hale
geliyoruz. Veya kısaca koçlukta çokça kullandığımız “Burada ne oluyor?”
sorusuna başvurabilirsiniz.
ÖNYARGILAR
Öğrenici ilk başta kulağa yumuşak
gelebilir. Ancak gerçek güç, “höt höt”ten ziyade kararlı olmaktan gelmez mi?
Bir insan hem paylaşımcı hem kararlı olabilir. Yetkinlikler hakkında ne kadar
çok önyargımız var değil mi? Çünkü genelde şimdiye değin ”ya..ya” kısıtında
yaşamışız. “Hem ...hem” dünyası bizim için oldukça yeni.
Bir insan işbirliği ile karar
alıyorsa sanki risk almak istemez gibi düşünürüz.Halbuki bir insan hem işbirliğinden
yana olup, hem risk alabilir. Hatta daha paylaşımcı olup riskin götürülerini
minimize edebileceği için, daha büyük riskler bile alabilir.
Öğrenici yolunda olmak, sanıldığının
aksine işleri yavaşlatmaz. Acele davranıp işleri sürekli tekrarlamak yerine,
bol katılımla işler sandığımızdan daha hızlı bile yürüyebilir. Yani bir insan hem işbirliğinden yana hem
sonuç odaklı olabilir. Bu pekâlâ mümkün.
GRUP DİNAMİĞİ
Soruların gücüyle düşünme yöntemini karşılıklı birebir ilişkilerde olduğu gibi; ekipler ve gruplarda bile uygulayabiliriz. Bir örneği “Soru Fırtınası” olurdu. Soru fırtınası adı üzerinde, “beyin fırtına”sına çok benziyor. Sadece “cevap” veya “ifade”lerden ziyade; aklımıza gelen “sorular” not ediliyor.
Koçluk, liderlik, satış&pazarlama gibi hedef odaklı sohbetlerde kullanılabilir.
· Soruların “Öğrenici” zihninden gelmesine dikkat edin.· “Ben” yerine “biz” diliyle ifade edilmesi önemli, sonuçta bir grup dinamiği var.
· Kapalı uçlu yerine (yapabilir miyiz?), açık uçlu soruları (nasıl yapabiliriz?) tercih edin.
· Cesur olun, kışkırtın, hatta gülünç bile olabilirsiniz. Yeniliklerden korkmayın.
SONA YAKLAŞIRKEN
Richard başta tökezledi, doğru;
sonrasında değişti, dönüştü, büyüdü. Unutmayalım ki nerede tökezlersek aslında
hazinemiz orada. Yaramız bize merhem. Hem işte hem ev yerindeki sorunlarda
gözle görülür bir düşüş gözlemledi. Tabi bu bir gecede olmadı nihayetinde...
Önce niyet etti, sonrasında bolca
uyguladı. Belki arasıra duvara tosladı, zaman zaman şaşaladı. Anlatılanları
pratik ettikçe “Öğrenici” kası güçlendi. Bazen başa döndü, yılmadı, yeniden planladı,
eyleme döktü, süreç daha bir kolay hale geldi. Yaşananları kan-ter-gözyaşı diye özetleyebiliriz J
Sizlere gelince, umarım bu yazı dizisinden
keyif almışsınızdır. Ben aldım, sayenizde öğrendiklerimi hatırladım, kendime “yapılacaklar
listesi” çıkardım. Gün içinde bazen kendimle şöyle bir oyun oynuyorum. Duyduğum
güçlü ifadeleri (her ifadeyi değil), güçlü
sorulara dönüştürmeye çalışıyorum.
Son uygulamayla beraber yazı
dizisini de sonlandırıyoruz. Madem her soru olasılık yelpazemizi genişletir, madem
her sorulmamış soru açılmamış bir kapı gibi; kapanışı da sorularla yapalım J Her yerde/ her koşulda
uygulanabilecek 12 güçlü soruyla...
Uygulama 1: Sıkışıp kaldığınız, sizi huzursuz eden veya değiştirmek istediğiniz bir duruma odaklanın. Aşağıdaki soruları içtenlikle, acele etmeden yanıtlamaya başlayın. Bir başkasına (Sen ne istiyorsun?) veya takımlara bile sorabilirsiniz (Biz ne istiyoruz?). Gayet mümkün.
1. Ne istiyorum?
2. Seçeneklerim neler?
3. Hangi varsayımlarla hareket ediyorum?
4. Ben nelerden sorumluyum?
5. Bu konuda başka nasıl düşünebilirim?
6. Karşımdaki kişi ne düşünüyor, hissediyor ve istiyor?
7. Neleri kaçırıyor veya görmezden geliyorum?
8. Neler öğrenebilirim? (bu kişiden, bu durumdan, bu hatadan, bu başarıdan, bu başarisizlıktan vbg...)
9. En mantıklı eylem adımları hangileri?
10 Hangi soruları sormalıyım (kendime veya başkalarına)?
11 Bunu bir kazan-kazan durumuna nasıl dönüştürebilirim?
12 Mümkün olan nedir?
BİTİRİRKEN
Sorular sonuçları doğurur, büyük
sorular ise büyük sonuçları.
Çok keyif aldığım vakitlerde,
manâsız bir korku sarardı içimi. Arkadaşlarımdan birisi hiç unutmam “Şu an
kendine ne soruyor ve diyor olabilirsin?” demişti. Heybemden pek olumlu şeyler
dökülmemişti; “Çok güldük, ağlayacak mıyız? Hayat bu kadar iyi gidemez, nazar mı değer?...” “O zaman her aklına geldiğinde bütün bunların yerine ‘Bundan daha
iyi nasıl mümkün olabilir?’ diyebilir misin?” diye eklemişti.
Yazdıklarımın sadece %10’unu
uygulamaya başlasak neler değişirdi acaba?
0 comments:
Yorum Gönderme