bütün gündüzlerin,
bütün gecelerin sonunda
meltemi senden esen
soluğu sende olan,
yeni bir başlangıç vardır…” Edip Cansever
Hayatın evreleri gibi “Ol”ma yolculuğunun da evreleri varmış meğer. Kendimi bu kadar hoyrat, tek düsturun “ne pahasına olursa olsun” kazanmak olduğu, paylaşım ve işbirliğinden uzak, birbirine yabancılaşmış insanlarla ve "mış" gibi ilişkilerle dolu bir dünyaya ait hissetmiyordum.
Her şey 30. yaş günümde, kendime mor bir ametist yüzükle beraber Osho’nu mor kapaklı “Sessizlik” kitabını hediye etmemle başladı. Mor rengi de bir tesadüf değildi ya sonuçta... Sonrası çorap söküğü gibi geldi; farkındalık kitapları içine gömülmüş bir ben. Aslında o dönemin, geriye dönüp baktığımda, “hap” almaktan ziyade bol bol reçete okuduğum bir zaman zarfı olduğunu şimdi görebiliyorum. Ancak her dönemin insanın hayatına hizmet ettiği alanlar oluyor haliyle, bana o günlerden kalan “Yalnız değilsin, dünyanın bir yerlerinde senin gibi düşünüp hisseden onlarca kişi var” duygusuydu. Peki ama neredeydiler?
Bir sonraki evrede, artık nefes seansları olsun, sessizlik dahil çeşitli inzivalar olsun, regresyon çalışmaları, koçluk deneyimlerim derken “hap”ı bizzat aldığım, kendimle çalışıp gölgelerime baktığım; tam ve bütün olma yolunda ısrarla ilerlediğim bir zaman dilimiydi. Yine o dönemde, eğitim sistemlerimizde dayatılan sonuç odaklı yaklaşımın bir neticesi olarak; sorunlarıma ışık tutma yolunda “Hap alayım hop ereyim” şeklinde hayli sabırsız davranabiliyordum. Oysa “zaman” bize öğretildiği şekliyle lineer değil, döngüsel. Spiral misâli hareket ederken, aynı olgu farklı şekillerde tekrar tekrar karşımıza çıkmaya devam edebiliyor. Çevremde bu çalışmalardan hayatımda tek tük kişiler belirmeye başlamıştı.
Şimdi içinde bulunduğum evre, “farklı bir dünyanın mümkün olduğuna inanan” birçok sosyal kabile tarafından desteklendiğimi hissettiğim; sonuca sıçramaktan ziyade, bu yolculuğun biz nefes almaya devam ettiğimiz müddetçe devam edeceği bilinciyle sürecin tadını çıkarmaya çalıştığım bir dönem. Evet, halen üzerimde çalışıyorum. Bir "Hakikat" yolcusu olarak hâlâ kendimi sorgulamaya devam ediyorum...Bazen her şey ile bir olduğumu hissediyorum, bazen bambaşkalığımı tadıyorum. Gitgide paradoksal olan bu dünyada hayretim hayranlığımla başa baş gidiyor. Bazen tökezliyorum, bazen çuvallıyorum; sonra tekrar ayağa kalkıyorum. Şükür ayağa kalkarken bu sefer yalnız değilim. Her seferinde eksik bir parçamı daha tamamlayarak bir adım daha yükseğe çıkıyorum. Klasik olacak biliyorum, ancak "Herşey içimizde".
"Dünyaya yeniden gelsem yine ben olmak isterim" diyebilecek coşkuda bir yaşam sürdürmeniz dileğiyle sağlıcakla kalın,
H. Şeyda Bodur
Hamiş: Bir radyo programında "tecrübe edilmiş bilgi" için "hap" benzetmesini kullanmışlardı, çok hoşuma gitti, her benzetme gibi az ve öz bir şekilde anlatıyordu...Sanıyorum Farmasötik Sanayi'nde yıllarca hizmet vermemin de etkisiyle, sonrasında sıkça kullanır oldum.
Hiç yorum yok
Yorum Gönder