Ne zamandır mistik bir öykü paylaşmadığımı fark ettim.
Bu zamansız, evrensel, genel geçer doğruları ders vermeden anlatan hikâyeleri her zaman çok sevmişimdir.
Büyük Sufi mistiği Beyazıt Bestami hakkında anlatılan öyküde, üstatın “yakınlık makamı”na ulaştığında “Bir şey iste!” diye bir söz işittiği rivâyet edilir.
Yakınlık makamı ne diyecek olursanız, hakkınız var derim. Ben de yeni öğrendim. Yakınlık hâli, sessizliğe girildiğinde, düşünceler buharlaşıp uçarken, kafadaki sesler yok olurken, düşünceleri insanı bir bir terk ederken, tam kaybolmanın kıyısındaki hâliymiş meğer.
Beyazıt sözü duyunca “Benim bir arzum yok,” diye yanıtlar.
Ses yineler: “Bir şey iste!” Beyazıt tekrar, “İsteyecek birşey yok, çünkü hiç bir arzum yok,” diye cevaplar. Ses ısrar eder “Bir şey iste!” “O hâlde sadece Seni istiyorum.”
O zaman ses şöyle der; “ Beyazıt’ın varlığından bir tek atom bile kalsa, bu mümkün değildir”.
Beyazıt anlar, kaçırmıştır. Neler olduğuna bakar. Geri dönmüştür, arzu olunca geri döner insan, zihin geri döner. Önceleri Beyazıt’ın Tanrı’ya kavuşmayı arzulamasının iyi bir şey olduğunu düşünmüştüm. Oysa arzunun arzu olduğu ve hâl böyle olunca insanın neyi veya kimi arzuladığının pek önemi olmadığını öğrendiğimde- aslında tekrar hatırladığımda- hayret ettiğimi hatırlıyorum. “Sadece seni istiyorum” dediği an, 'Ben' geri döner. 'Ben' varsa 'Sen' olur ve insan dualite dünyasına geri döner," diye muhteşem yorumuyla devam eder büyük üstat Osho.
Beyazıt dersini almıştır. Günlerden bir gün yine “yakınlık makamına” girer. Ses tekrar işitilir; “Bir şey iste!”. Bu sefer Beyazıt sessiz kalır. Ses ısrar etmeye devam eder. Beyazıt “isteyecek hiçbir şeyim yok” bile diyemez. Çünkü Beyazıt orada değildir, orada hiç kimse yoktur, neyi isteyebilsin, nasıl cevap verebilsin? Sessizlik bozulmadan devam eder. Ve derler ki Beyazıt nihai atlamayı yapar. Üstatlar buyurur; ancak kendini kendi içine bırakırsan, ancak “Ben” diyebilecek hiç bir merkez kalmadığında, ancak kendi varlığının içinde yok olduğunda Tanrı’yı bilebilirsin.
Zaten ses de bir zamanlar öyle dememiş miydi? “ Beyazıt’ın varlığından bir tek atom bile kalsa, bu mümkün değildir”. Şöyle anlatılır; zorluk Tanrı’yı bulmakta değil, kendini kaybetmektedir. Bir buz kütlesinin eriyip akması misâli.
Osho- 'Sufizm Üzerine Konuşmalar' kitabından alıntı